Sultan Divani Kimdir?
Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebi’den sonra Mevlevîlik tarîkatine mühim hizmetlerde bulunan bir diğer isim de,Dîvâne Mehmet Çelebi’dir.
Doğum tarihi ile ilgili net bir bilgiye sahip olmamakla beraber,1448 veya 1471. tarihlerinden birinde doğmuş olmasının kuvvetli bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz.
Afyonkarahisar bölgesi,13. yüzyılda Germiyanoğulları beyliğine bağlı idi.Germiyanoğlu Bey’i Mehmet Bey, Hz. Mevlâna ve Mevlevîliğe karşı muhabbeti olan bir devlet idarecisidir.Bu muhabbetin neticesinde,oğlu Süleyman Şah’a,Sultan Veled’in kızı (Hz.Mevlâna’nın Torunu), Mutahhara Hatun’u almış ve Çelebi sülâlesi ile akrabalık kurulmuştur.
Sultan Divani Mevlevihane Müzesi
Nevniyaz
Nevniyaz,dergâha yeni gelmiş derviş adayıdır. Nevniyaz, matbahta 18 basamaklı bir imtihan sürecinden geçecektir.Bu süreç,insanlara gönüllü hizmet ederek gerçekleşecektir. Nefsi terbiye etmek, ahlâken olgunlaşmak ancak ”halka hizmet, hakka hizmettir” bilinciyle gerçekleşir. Onsekiz basamaklı bu hizmet süreci içerisinde; pazarcılık, ayakçılık, abrizcilik (temizlikçilik), şerbetçilik, bulaşıkçılık, dolapçılık (mutfak eşyaları ile ilgilinme), somatçılık (sofrayı kurma), çerağcılık (kandil,aydınlatma işleri ile ilgilenme), tahmiscilik (kahve işleri), yatakçılık (yatak yapma,yatak kaldırma), süpürgecilik gibi basamaklar vardır. Nevniyaz,1001 günlük çile sürecinde dergâh dışında bir yerde geceleyemez, kahvehane, düğün-dernek gibi yerlerde görünmez, asla içki kullanmaz, kimseyle tartışmaz, kimsenin işine karışmaz. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi ve şefkat besler, ağzından kötü laf ve küfür çıkmaz, edeple oturur,edeple konuşur. 1001 gün, nevniyaz için edep ve erkan öğrenme dönemidir. Nevniyaz, ilk üç gün Matbâh-ı Şerifte oturur.Bu süre ,bir çeşit adaylık sürecidir.
Dergâhta olup bitenleri izler.Eğer üç gün sonunda, gönlüne yattıysa, cesaret edebildiyse 1001 gün sürecek olan manevi terbiye sürecini kabul ettiğini söylemek üzere Kazancı Dede’ye ikrar verir (kabul eder,tasdik eder).
Mevlevilik Nedir?
MEVLEVÎ TERİMLERİ
Arakıye:Ter emen,terlik demektir.Dervişlerin başına giydiği kısa yün külahın adıdır.
Âsitâne:Bir dergâhta, o yolu kuran pîr yatıyorsa veya yüceliği pîre yakın bir şeyh defnedilmişse,o dergaha “âsitâne” denir.Âsitâneler,tam teşekküllü dergâhlar olup,çile çıkarmaya müsait yapılardır. Afyonkarahisar Âsitanesi, Konya MevlânâDergâhı’ndan sonra,en önemli Âsitâne olmak gibi tarihî bir öneme sahiptir.
Aşkolsun:Birisinin yanına gelen şahıs,oturup niyaz edince,yani onunla görüşüp yerine oturarak yeri öpünce,ev veya hücre sahibi,o zâta “aşk olsun” derdi ki bu söz , “hoş geldin” makamındaydı.Diğeri de “aşkın cemal olsun” şeklinde karşılık verirdi.Su,şerbet,çay içene,yemek yiyene de “aşk olsun” denir. “Aşk”, Allah’a ulaşmak için tek rehberdir.
Aşûre:Kelime anlamı; “onuncu gün” demektir.Muharrem ayının onuncu gününe verilen isimdir.Özellikle Kerbela Olayı ve Ehl-i Beyt Sevgisi ile sembolleşmiş tarihî gündür.Sultan Dîvânî daha önce Mevlevînânelerde olmayan “Şifalı Aşûre geleneğini” başlatmış ve birçok mevlevîhâneye bu gelenek, Afyonkarahisar Mevlevîhânesi’nden yayılmıştır. (Sultan Divânî’nin kendisine İmâm Rızâ türbesinde verilen büyük kazanda aşure pişirdiği söylenmektedir). Perşembe günü ikindi namazı çıkışında,kırk hatimli dua okunur,aynı gece aşûre karılır ve Cuma namazı çıkışı halka dağıtılırdı.Bu gelenek,hâlen Afyonkarahisar’da devam etmektedir.
Âyin,âyinhan:Semâ ederken,okunmak üzere bestelenen,genellikle sözleri Hz.Mevlâna’ya ait olan geniş kapsamlı beste.Bu bestelerde,Türk Mûsikîsi’nin birçok özelliklerini görebiliyoruz.Âyin okuyanlara da “âyinhan” denir
Can:Mevlevîliğe katılıp,intisab edenlere “can” derler.Çileye soyunanlara da “can” denir.
Çark:Farsça bir kelime olup, “çerh” sözünden gelmedir. “Dönen şey” anlamına gelir.Bu da semazenin sağ ayağı demektir.Semazenin kalbi etrafında dönmesine bir çark denir.
Çile Çıkarmak:Çile;Farsça çihl kelimesinden alınmadır.Çihl “kırk” demektir. “Daha çok,daha ziyade” ve “fazla” mânâlarına da gelir.Tasavvufta ise,dervişlerin,kapalı bir yere çekilerek,orada kırk gün ibadetle, fikirle, zikirle meşgul olmak üzere kendi hücresinde kalmasıdır.Mevlevîlikte çile 1001 gündür.Çile;ebced hesabında “rıza” kelimesinin karşılığıdır.Çile;nefsin isteklerine karşı gönlün direnmesidir.Çile mahrumiyettir. Dede:Çile çıkarmış ve hücre sahibi olmuş dervîş.
Dergâh: “Kapı yeri” anlamına gelir.Şeyhin ve dervişlerin oturduğu yapıların tümüne “dergâh” denir.
Dervîş:“Yoksul” anlamına gelen bu söz,tekke mensubları için için kullanılır.
Destar:Sarık,imame ve başa sarılan tülbent demektir.Şeyhler ve tekke görevlilerinin bir kısmı ile mesnevihânlar sikkeleri üzerine destar sararlardı.
Deste-Gül:Dar ve düğmesiz bir yelektir.Tennurenin üzerine giyilir.
Dinlenmek,dinlendirmek:Işığın,çerağın(çıranın),kandllerin sönmesi, söndürülmesi demektir.Kapının örtülmesi için de kullanılır.
Elif-i Nemed:Tennure üzerine bağlanan bir çeşit kemerdir.
Eyvallah: “İyi Vallahi” den ya da “İy Vallah” den türemiştir. “Teşekkür” manasına kullanıldığı gibi, “tasdik etmek” manasında da kullanılır.
Göçmek:“Vefat etmek” fiili yerine kullanılır.Bir kimse vefat edince, “öldü” denmez, “göçtü” denir.
Görüşmek:“Teşekkür” etmek anlamında el öpmek. Gül-Bang: “Gül sesi” demektir.Özel tertiplenmiş dualara denir.Semâ, somat,zikir,nikah ve cenazelerde okunan gül-bang örnekleri vardır.
Halvet:“Yalnız kalmak” anlamına gelir.Bir kişi ile baş başa kalmak anlamı da içermektedir. Mevlevîhânede Can, halvet döneminde,bir odada kırk gün yalnız kalarak nefs muhasebesi yapar.Kırk gün ise;Hz.Musa’nın,Tûr dağında Cenâb- Allah’tan Tevrat’ı aldığı kırk günü temsil eder.
Hırka:Biri sokağa çıkarken giyilen,diğeri ise “resim hırkası” denilen hırkadır. “Hırka”;Mevlevîlikte, “dünya”yı temsil eder.Semâzen,âyin sırasında sırtındaki siyah hırkayı çıkarır.Yani,manevi yükseliş için dünya hırsını terk eder.
Hücre:Hücre;kelime olarak “küçük oda” demektir.1001 gün çile hizmetini tamamlayan dedeye,tekkede bir hücre/oda verilir. Kendisine “hücrenişin” yani “hücre sahibi, odada oturan ” denir.
İkrar:“Söz vermek,dil ile tasdik etmek” demektir.Dervîş olmaya aday olan kişi,söz verip tasdik ederek bu yola girer.
Kazancı Dede: Matbahta (Mutfakta), ham olanlara pişmeyi öğreten mürşid,rehber.Tasavvuf erbabına göre,rehbersiz dünya hayatı,yanılgılarla doludur.Kazancı Dede,matbahtaki Canların rehberidir.Nevniyazın ikrarını kabul ederse,nevniyaz o zaman çile çıkarmak için yola çıkar.Eğer Kazancı Dede nevniyazı kabul etmezse,kibarca ona yol gösterir.(Ayakkabılarının yönünü kapıya çevirir.)
Kudüm:Ritm enstrümanıdır.İki taraflı olup,yüzeyi deri kaplıdır.
Kudümzen:Kudüm vuran,kudüm çalan kişi.
Matbâh-ı Şerif/Mutfak:Âsitânede,çok önemli bir bölümdür.Canlara yemek pişirilen ocaklı bölüm ve canların istirahatleri için bölmeleri veya hücreleri kapsayan yer.1001 günlük “nefs terbiyesi” sürecinin merkezi.Matbah’ın manevî olarak en üst makamı, “Kazancı Dede”ye aittir.Kazancı Dede,dergâh’ın şeyhinden sonraki en önemli zâttır.Aslında Matbâh: “ham olanların piştiği yer”dir.Görünüşte yemek pişiriliyor gibi olsa da orada çırak, ustanın yanında pişer.Nevniyaz, Kazancı Dede’nin yanında ahlâkını olgunlaştırır.Ayrıca Kazancı Dede vefat ettiği zaman,matbâhta yıkanır,kefenlenir ve “hamûşân” denilen mezarlığa buradan yolcu edilirdi. “Hamdım,piştim,yandım” süreci burada tamamlanmış olurdu.Bir bakıma “dünya hayatı,ahiret hayatının mutfağıdır” da denilebilir. Meydan:Mevlevîhânede sabah namazından sonra,Mevlevî dedelerinin toplanıp genel bir değerlendirme toplantısı yaptıkları,dikdörtgen şeklindeki odadır.
Muhib: “Seven,muhabbet besleyen,dost” demektir.Hz.Mevlâna’yı ve eserlerini seven kişi.
Nevniyaz:Mevlevîliğe yeni giren kimse,aday.
Niyaz:“Yalvarmak” demektir.Bir Ulu’ya veya bir dergâha girerken, “baş kesmek,hediye vermek” anlamlarına gelir.
Niyaz Penceresi:Türbelerde, yatırın sandukası görülecek şekilde ayak ucunda yahut yanda açılmış bulunan pencere
.
Post:Mevlevîlikte, tevhîdin merkezi ve Hz. Mevlânâ’nın manevî makamını temsil eder.Mevlevilikte en yüce makam olan “post” makamı aslında, Hz.Mevlânâ’nın makamı olup Şeyh efendiler Post’a vekaleten geçerler.Post;Hz İbrahim ve Hz. İsmail arasında geçen “kurban” hâdisesini hatırlatır.Onlar,Allah’a verikleri sözü yerine getirme konusunda,büyük bir sadâkat örneği göstererek imtihanı kazandılar ve Allah Teâlâ onları,ödüllendirerek bir kurbanlık gönderdi.Post,bu kurbanlığın hatırasıdır ve sürekli olarak Allah’a ittat konusunda bilinçli olmayı hatırlatır. Postnişin:“Posta oturan,post sahibi” demektir.Postnişînin postu kırmızı renklidir.Kırmızı; “vuslatın,kavuşmanın” rengidir.Güneş batarken ufuk kızarır.Güneş batıyor gibi görünse de,aslında o,başka bir memlekete doğuyor.Hz.Mevlâna,ölümü de bu şekilde yorumlamıştır. “Şeb-i Arus”,yani düğün gecesi.Yaratan’a kavuşmak.
Saka Postu: Çileye soyunan nevniyaz önce çilehâne girişinde (matbahta) bir postun üzerinde üç gün oturur,olup bitenleri izler,eğer çile çıkarmaya gönlü olursa,çile için ikrar verir (kabul eder).Bu posta “saka postu” veya “ayak postu” denir.Saka; sâkî manasında kullanılan bir kelime olup, “mey sunan,içecek su veren,sucu” manalarından gelir.
Semâzen: Semâ yapan kişi.
Sır Olmak:“Kaybolmak,tükenmek” demektir.Kaybolan,biten,tükenen şeyler için “sır oldu”, “sırlandı” denir.
Sikke:“Mühür” anlamına gelen bir isimdir.Mevlevî külâhının adıdır .Genelde bal renginde olup,yünden yapılır.Eski paralara da “sikke” denir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder